basakebcim

View Original

Gemi Adam Olmadan Malta’ya Gidilir mi? - Malta İzlenimler

Yeni platform ilk yazı… o zaman güç benimle olsun 😊

Gemi adam bir iş kolu olarak kulağa biraz komik gelmiyor mu? Neyse hakim olduğum bir alan değil yapanlar da tanımdan memnunsa gençler aralarında anlaştığından bana …bişi düşmez 😊

Malta’ya ilk gittiğimde uçağa nasıl bir şuursuzlukla binmişsem genel profil hiç dikkatimi çekmemiş. Halbuki değişik ortamların oluştuğu yerlerde genelde radarlarımı dört açarım… Bu sefer uçağa binmeden saat gece 4:00’te kalkmış olmamdan mütevellit aşırı uykulu olmama rağmen pasaport kontrol masasının hemen yanında oturduğumdan – strateji herşey – gemi adam / Malta çekimine epey bi vakıf oldum. Türk yağız delikanlıları Schengen bölgesine yasal giriş yapmak istiyorlarsa bu seçeneği bolca kullanıyorlarmış. Uçağın yarısı bu profil idi. Diğer yarısına yakın kısmı da bir takım doğu bloğu ülkelerinden Malta’ya çalışmaya giden orta yaş civarı çocuklu çocuksuz teyzelerdi.

Bu ortamda Malta’nın turizm sektörüne gönüllü müşteri bir tek biz vardık gibi bir intibamız oluştu.

Malta yüz ölçüm olarak Gökçeada kadar bir yer. Konum olarak Afrika ile İtalya arasında, yani kültürel olarak doğu – batı sıkışmışlığı bakımından bize benziyorlar. Saint Jean şövalyeleri gelmeden önceki nüfus aşağı yukarı Afrika – Avrupa karmasıydıysa da o zamanlardan beri expat’ı bol bir ülke olarak dünya arenasından yerlerini almışlar.

Expat profiline gelecek olursak; hizmet sektöründe genelde Afrikalı gençlerimiz emek vermekte, kıyak emeklilikte de ex-patron İngilizler birinci sırada gibi.

Eğer bir şekilde numunelik yerel halka denk gelirseniz kibar, konuşkan ve yardımcılar. Mesela, pasaport kontrol polisimiz her gelen Schengen dışı ülke birey ile uzun uzun kibar kibar sohbet ederek hem evraklarını kontrol etti – hem de ülkeye hoş bir şekilde buyur etti. Benim şu ana kadar gördüğüm sen sevimli pasaport memurlarından biriydi. Onun dışında otobüste, sokakta filan karşılaştığımız yerli halk gerçekten sıcak insanlardı. Can Yaman’ı İtalya’ya yakınlıktan dolayı bu halk da tanıyormuş, Türk dizileri henüz adayı fethetmemiş …. Aman zaten o konu biraz tarihin büyük rövanş konularından 😊

Hizmet sektörü üçüncü dünyaya delege edildiğinden midir, yoksa Akdeniz ikliminden midir ama gelişmeye çok açık, kendine güvenenler not alıversin. Esnafcılık yine aynı durumdan bizim biraz güney sahillerini andırmakta. Aynı şezlong şemsiye sizden beş dakika sonra gelen birine 5 eur daha az bir fiyata satılabilir ya da tersi de olabilir onun için gözleri biraz açık tutmakta fayda var 😊

Ada eğer gittiyseniz biraz Lübnan ve Kıbrıs hissi veriyor. Buraların sarı taşı meşhur, doğayla çok uyumlu, etrafa pek yakışıyor, şövalyeler de ellerini korkak alıştırmamışlar sağolsunlar, birkaç bölge hariç halkımız – devletimiz de bu Mimari stilden ödün vermemiş. Bu alanda batının iyi taraflarından yürünmüş. Genelde yaya geçitlerinden de oraların hakimi gibi geçebilirsiniz, ezilme tehlikesi yok denecek kadar az – yani yok 😉

Bir de ex-patrondan bahsetmiştim. Önce bir halk var, kimse o konu üzerinde çok durmuyor. Sonra Küdus ve Rodos’tan sırasıyla kovulan şifacı – savaşçı şövalyelerimiz gelmiş. Expat’laşmanın başladığı yıllar bu civar yani 1520’ler. Tarikatımız bir takım Levanten halklardan oluşuyor. İspanyol, Portekiz, Fransız, İtalyan vs. Sonra Napolyon buraya dadanmaktan da eksik kalmamış, Mısır’da bize gelmeden buraya uğramış, iki sene kadar takılmış. O iki senenin sonunda İngiliz yardımıyla İzmir marşıyla uğurlanmış ama yardım eden İngilizler bu ülkemize daha fazla yardımcı olmak konusunda çok ısrarcı olup 1980’lere kadar aşamalı olarak misafirliklerini uzatmışlar.

Bu süre boyunca adaya bir takım İngiliz kuralları yerleşmiş. Trafik sağdan akıyor, prizler 3’lü, ingilizce adanın ikinci dili – resmi olup olmadığı konusuyla ilgilenmedim. Ama yaşlısı genci herkes şakır şakır konuşuyor.

Bu da adaya bir gelir kalemi olarak Dünyanın İngilizce konuşma yetisinden eksik kalmış halklarına muadillerinden daha uygun fiyatlara ingilizce öğretme misyonu yüklemiş. Malta hükümeti bu yükten hiç şikayetçi değil 😉

Malta hükümetinin gelir kalemlerinden bahsetmişken konuya giriş yaptığımız denizcilik, tek satırda geçtiğimiz turizm ya da biraz önce değindiğimiz eğitim adanın birinci gelir kapısı değilmiş. Adamız iş kurmak isteyen girişken insanlarımıza güzel vergi avantajları sağlıyormuş. Avrupa Birliği üyesi olmanın verdiği kolaylıkla bir takım evropalı iş insanlarımız şirket merkezlerini buraya taşıyorlarmış. Bu adaya istihdam yarattığı gibi bir çok yabancı yatırımcıyı da çekiyormuş.

Turizm konusuna buranın bir seyahat blogu olmasından mütevellit ayrıca değineceğim. Henüz taşımaları tamamlamasam da bu blogda önceden gidilmiş bir Malta yazısı mevcut. Biraz kendime değişiklik biraz da içimden geldiği için bir izlenim yazısı ile giriş yapmak istedim. Sanki bu izlenim olayını ben sevdim, ileride buradan biraz yürürüm gibi 😊

 

 *wordpress’den squarespace’e geçtim. Çünkü yeni şeyler denemeyi ve değişiklik seviyorum. Bir de güzel bir fırsat vardı ben de neden değerlendirmeyeyim dedim. Ama bana bir sürü iş çıktı bakalım nasıl ne zaman halledeceğim 😊